Skip to main content

En umulmadık ve katlanılmaz şeyler, insanın kafasına balyoz gibi iner. Ülkede Balyoz Operasyonu’nun başladığı sıralarda benim kafama balyoz gibi inen başka bir gelişme vardı. Pınar’ım, uyanıkken gördüğü bir kâbusu andıran ‘Mısır Çarşısı Davası’nın içine çekilmeye çalışılıyordu bir kez daha. On iki yıl ve iki beraat sonrası bir kez daha. Sayısız rapor “bomba değil, gaz kaçağı” demişken, Pınar bomba ya da gaz kaçağı olmasıyla bile ilgisi olmayacak bir yerde başına örülen bu komployu televizyon ekranlarında izlemişken bir kez daha.

Bu izlemek fiili dikkat çekici. Pınar Selek, hiçbir şeyi izlemekle yetinmez. Salt kuramsal bilgiyle kuru sosyoloji kitapları yazmak gibi bir hedefle de yetinmez. Pınar, hayatın gürül gürül içinde, kimin deneyimine bakıyorsa onun yanı başındadır. Pınar bir tek kendi başına gelenleri izledi çünkü ona yaşatılanlar hayat olamayacak denli yalan, savunma bile geliştiremeyecek denli gerçek dışıydı.  “Kafka’nın Dava’sı gibi”, dedi Pınar tam da bu yüzden. “İşte o kitaptan yola çıkarak bir bilimkurgu filmi çekmişler, bizi de içine atmışlar. Gerçek değil sanki. Yorulduk hepimiz. Kendimizi asılsız suçlamalara karşı savunmaktan yorulduk.”

Bu yorulmak fiili de dikkat çekici. Pınar Selek aynı anda sayısız işe, alana, insana, emeğe, tutkuya, dostluğa, kardeşliğe, zamana ve coğrafyaya bölünür. Bu bölünmelerde parçalanmaz, kendini bütünler. O ancak hepsiyle tamdır çünkü fazla kapsayıcı bir yüreği, deli gibi atan bir nabzı vardır. Pınar “yorulduk” diyorsa, bu sadece isyan ettirecek bir adaletsizlik karşısında duyduğu bıkkınlık hissinin ifadesidir. Elbet lâfın gelişidir ve anlıktır. Başka türlü Pınar olmaz o, yine kalkar, yaşamlarını halen inanılmaz bir insan sevgisiyle sürdürebilen kuvvet ve erdemdeki avukat babası Alp Selek ve biricik kızkardeşi Seyda Selek’le birlikte mücadelesine devam eder. Her zamanki gibi asla sadece kendisi için de değil üstelik.

Pınar Selek’le birlikte mücadele etmek kendi vicdanımızı rahatlatacağı için elzem değil. Öyle bir noktaya geldik ki, bu dava da diğer pek çok belirleyici olayda olduğu gibi nasıl bir Türkiye’de yaşayacağımızın bir işareti. İçinden geçtiğimiz ve doğru dürüst mesafelenemediğimiz için şu günlerin ne derece tarihi bir dönem olduğunu es geçmeyelim.  ‘Balyoz Eylem Planı’nı inceleyen 1. Ordu Askeri Savcılığı bilirkişi heyeti hazırladığı raporda, bunun bir ‘seminer’ değil ‘darbe planı’ olduğunu saptadı. Aralarında eski kuvvet komutanlarının ve muvazzaf subayların bulunduğu pek çok tutuklu sadece geçmişe yönelik bir darbe planı sürecinin değil, darbe planlarının bu kadar kolay yapılamayacağı bir geleceğin de simgesi olabilecek mi? Kürt açılımı diye çıkılan yolda TMK mağduru çocukların ıstırabı dindirilebilecek mi? Türkiye-Ermenistan sınırının açılmasına ve halkların birbirini ilk elden tanımasına izin verilecek mi? Tam da böylesi bir barış diye çıktığı yolda katledilen Hrant Dink’in asıl failleri sergilenebilecek ve mahkûm edilebilecek mi?

İşte Pınar Selek’le birlikte adalet için yola düşmek, tüm bu engellerin üzerinden de cesaretle atlamayı gerektirir. Tıpkı bir at gibi, vakur ve inançlı… O eşiklerden geçtiğimiz noktada artık kafamıza inecek balyozlar kalmaz. Ola ki birbirimizin başını sevmeyi de öğreniriz. Pınar’ın hep yaptığı gibi…

Leave a Reply